KAYIP İP

Cumartesi, Mart 18, 2023 Di. 0 Comments

Nerede bu benim ipimin ucu?

Kendimi bazen karanlıkta yolumu kaybetmiş bir salak gibi hissediyorum. Hiçbir şeyi düşünmeye vaktimin olmadığı bir sürecin içine girmişken durup düşünmeye ihtiyacım varmış gibi geliyor. Dört duvarlı kapısız bir odadayım ve çıkışımı bulmak için duvardan duvara çarpıp duruyorum.

Bazı şeyleri kendim bile tercih etmiş olsamda, aklımda acaba yanlış mı ilerliyorum ampulü yanıp duruyor. Yoğunluktan işten işe koşmam mı, vakitsizliğim mi, ruhumun delirmesi mi yoksa hastalıktan kurtulamamamdan mı başlasam bilmiyorum.

Aslında ben hatayı aldığım kararları ve kendime verdiğim sözleri tutamıyor oluşumda yapıyorum. Zihnimin boş çukurlarında hala gün yüzüne çıkmaya çalışan huzursuzluklar nefes almamı engelliyor. Tek yapmam gereken durmak ve sakinleşmek… Ama biliyorum ki ben durursam düşerim, düşersem batarım.

Maddi olarak doyduğum, manevi açıdan kendimi kapattığım bu dönemde birileriyle konuşma ihtiyacı hissediyorum bazen. Kimle konuşacağım ki peki? Etrafımdakilere hislerimi ve duygularımı anlatmayı bırakalı o kadar uzun zaman oldu ki, bunu başarabileceğimi zannetmiyorum. Çünkü herkesin bir derdi, herkesin bir fikri var. Kimse gerçekten karşısındakini anlamak adına bir adım atmıyor. Biriyle konuşmak yerine kendimle konuşmak çok daha mantıklı geliyor. Hatta öyle ki çoğu zaman kendimi, kendimle konuşurken buluyorum. Deli gibi mi yaptım kendimi? Yoksa zaten deli miydim?

Hayatımın bir kısmını yola koyarken ve diğer tarafı bastırırken aslında yanlış yolda yürüdüğümü fark etmem çok uzun sürmedi. İçimde olan ve hala kapanmayan hesapları çözüme kavuşturmadıkça benim kafanın işleyişi de düzelmeyecek biliyorum. Sürekli neden sorusunu sorarken ve asla bir cevap bulamazken, tekrar tekrar başa dönüyorum.

Bugün eski fotoğraflarıma bakma gafletine düştüm. Eski dediğim de 1 sene öncesi filan. Ben aslında ne kadar mutlu ve sağlıklı görünen biriymişim. Gözlerimin içi ışıl ışıl, cildim parlak ve yanaklarım etli butlu. Ekrana bakarken acı acı gülmeye başladım, kızım dedim sen bu 1 sene de neler yaşadın farkında değil misin? Gerçekten de şu geçtiğimiz yılda ve bu girdiğimiz yılın başından beri saçma sapan bir dünya olayın içinden çıktım. Belki de hala çıkamadım. Artık gözlerim ışıldamıyor, yorgun bakıyorum her yere ve zayıflıktan tabiri caizse geberiyorum. Çok uzun bir süre 40 kiloyu görememişken artık bir altı bir üstü olmak üzere hayatıma devam ediyorum. Kendimi insanlıktan çıkmışım gibi bile hissediyorum.

Ben neden yaptım ki bunu kendime? Ya da acaba gerçekten ben mi yaptım bunu kendime?

Aklım, zihnim, bedenim ve en önemlisi ruhum çok yorgun. Yatağa yatıp hayal bile kuramadığımı fark ettiğim o günden beri içimde yaşama sevincini bile bulamıyorum. Şimdi gözlerimi kapatıyorum ve hep kavga peşindeyim. Asla edemediğim kavgalar, kendimi ifade edemediğim konuşmalar, peşime bırakmayan anılar.

Çok doluyum. Konuşmak istiyorum ama konuşamıyorum. Hem kime neyi anlatacağım ki zaten?

Yoldan bir yabancı çevirsem de ona mı döksem içimi, buraya yazıp kafası karman çorman bir kadın olarak mı kalsam?

Huzur. Tek istediğim bu. Azıcık birazcık huzur. Birini beklemekle ve sabretmekle sonunun asla huzur olmayacağını bildiğim şeyler değil.

Bazen eskiye dönmek ve sığınmak mantıklı geliyor. Sonra vazgeçiyorum, mantıklı olsaydı eski olmazdı sonuçta. Yine bile sakince ve anlaşarak konuşabilmeyi özlüyorum. Ben bu aralar çok fazla şeyi özlüyorum. Konuşurken suçlanmak değil, anlaşılmak istiyorum. Anlayabilmek istiyorum, nedenleri ve sonuçları. Bilmek istiyorum gerçekleri ve yalanları.

Ruhumun karmaşası ve asla gelmeyen o ipin ucu, sahi ne zaman kurtulacağım ben bu histen? Gözlerim hep bir şeyleri mi arayacak böyle? Cevapsız sorular içimi mi kemirecek yoksa asla itiraf edilmeyen gerçekleri merek ederek mi yaşayacağım?

Şimdi, şu an çok hazırım.

Bilmeye ve öğrenmeye. Susmaya ve konuşmaya.

Kendimi bırakmaya ve aynı zamanda ipimi bulmaya.

Nerede, ne zaman ve nasıl bilmiyorum ama hissediyorum ki çok yakın.

Belki yarın ve belki de hiçbir zaman.


0 yorum: